25 Haziran 2007

Sakladıklarımız..

Ben yazmışım gibi, demek ki tek değilim... NilFm'e uzatıyoruz mikropfonu:

"Sakladığımız şeyler yasası.
Bazen, ben de tıpkı sizin gibi, çok sevdiğim şeyleri kaybetmemek için saklarım.
Öyle bir yere saklarım ki, sadece ben biliyorumdur ve mesela siz onu aramaya kalksanız, aklınızın ucundan geçmeyecek bir yerde olur. Böylece, ölene kadar asla okunmayacak bir kitabın arası, bir toka kutusu ya da bir çekmecenin sağ arka köşesi benim için bir hazine haritası olur. Hayatımın bir köşesinde, sanki tatlı bir kedi, kıvrılır uyur. Hiç miyavlamaz.

Buraya kadar tamam da, insan çoğunlukla sakladığı şeylerin yerini unutuyor. Asla hatırlamıyor. O kediyse mesela, nefes seslerini duymak için kulak kesiliyor ama nafile. Orada yok, burada yok... Dünyada senin bilip de diğerlerinin bilmediği her yere bi bakarsın yok. En sakındığın şey, sonsuza dek senden saklanmış. Peki onunla kim saklambaç oynadı? Sen.

Ben, bu vakadan birkaç tane yaşadım ve şu sonuca vardım: hiçbirşeyi saklamıycam (’anasını satiym’ de var burada, saklamıyorum, yazıyorum size transparan bir yere). Kimse bulmasın korkusundan sakladığımız şeyler, bize de yar olmuyor çünkü. İşte sakladığımız şeyler yasası bunu söyler. Bu yasa, bize sakladığımız şeyi yasaklar. Saklanan şeyi de sonsuz hapse atar.

Yerini unuttuğumuz şeyleri bir düşünelim: somut eşyalardan benim en son, i pod nanom; soyut eşyalardan neler nelerim kayıp! Aslında neden olduğunu da biliyorum, size delice gelicek ama, eşyaların iradeleri ve kendi kendilerine kaybolma özellikleri var. O kadar eminim ki, aksini çok fazla iddia eden olursa, kuantum fiziğinde böyle birşeyin var olduğunu çalışır, ispatlarım! Mesela, hakkında kötü konuştuğunuz bir eşyayı düşünün ya da artık yenisini almayı istediğiniz... Eğer bunu ona belli ederseniz, birisine söylerken falan duyarsa, intihar eder. Kendini yere atar, bir şekilde bir yere takıp parçalar, ocağın falan yanında durup yakar. Kendine birşey yapar. Bu bana hep oluyor. Sevdiklerimse, ben saklamazsam hiçbir yere gitmiyor. Bu durumda saklanan şeyin neden yok olduğu ortada. O artık onu sakınacak kadar sevdiğimizi düşünüyor. Bu bir nevi sevgisizlik. O da kendini kaybediyor. Sakladığımız yerde durmayarak. Aslına bakarsanız, kimse saklanmak istemez. Herkes, eşyalar bile, güneşin altında rengini belli etmek ister. Bu durumda, yasalara uyalım derim ben. Saklayarak kaybettiğimiz maddi manevi eşyalarımızdan af dileyelim.

Bir daha bir şeyi saklarken, büyük bir ihtimalle ona son defa baktığımızı unutmayalım. "

4 yorum:

weiss und schwarz dedi ki...

her şey de herkes gibi biraz özgür olmak ister, ne saklanmak ne de çok fazla korunmak...sadece göz önünde olmak, arada bi sevilmek,arada bi okşanmak,arada bi övgü dolu söz bazen boşvermişlik, bazen unutulmak. İşte hepsi bu...

Elif Derviş dedi ki...

Çoban bunu "geyik" diye label"lamışsın ama pek duygusal bi yazı olmuş :)

kecilerin cobani dedi ki...

deli, yok ben yazmadığım için öyle geyik.
yazmış işte arkadaş benim için.
ayrıcana da duygusal diye bi etiket yok bende :-)))
bence yazidan cok, w&s'ın komen komen'i daha duygusal.
:-))
yasasin fransiz arabalari...
hö????

Elif Derviş dedi ki...

senin araba servise japon gidip fransız mı geldi yoksa hihihihi...aaa doğurmuş da olabilir tabüüü