3 Ağustos 2007

Anaaaa.. okulu

(Anaokulunda çatlamak üzereyken yazdım. Yaklaşık bir ton da su içtim.)

Anaokulundayım. Deniz kamerayı keşfetti. Kameradan onu izleyecekmişim o da bana arada bir el sallayacakmış ve ben oturduğum kırmızı koltuktan hiç kalkmayıp popomu da koltuk rengiyle eşleyecekmişim. Bu arada diğer tüm işler beklesinmiş. İkinci gün allahtan ve yarım gün sadece. Yoksa kurdeşen dökmüş idim çoktan.
Burdaki anneler daha bir değişik. Anaaa.. Isırıklı anaokulunda daha geleneksel bir hal hakimken burda modern bir tarz seziliyor. İyi anlamda mı? Emin değilim. Bu arada bu kadar çok rahat işi olan veya çalışmayan baba görmemiştim. Zabüleyinin köründe zıpor kıyafetle bolca parfüm sıkıp yavru getirmeye geliyorlar sonra parmaküstü yaylanarak güneş gözlüklerini takıp gidiyorlar. Gelen anneler ise süslü, son moda tüm bıdırıkları gördüm sanırım.
İkisinin arası bana uygun bir anaokulu da bulamıyorum.
Laf komik degil mi? Bana uygun anaokulu.. :-)
Biraz önce çok sevimli bir 2yaş çocuğunun annesini evden çağırdılar, kusuyormuş. Çocukcağız her sabah kusuyormuş. Tam o sırada orda bulduğum bir kitabı okuyordum, paragraf tam orda yani kusma konusuyla ilgili. Dr. Köroğlu'nun dediğine göre anaokuluna veya anne-baba yoksunluğuna gösterilen bir tepkinin tezahürü olabilirmiş. Kız (anne yani), çocuğu 'hasta ben' dedikçe 'hıı yaaa ben biliyorum seni, hasta falan değilsin sen. Koçsun sen kooooç. Hiçbirşeyin yok, bütün nazın bana.' Çocuk ısrarla 'hasta ben' deyip duruyor. İçim parçalandı. Anne neler yaşadıysa çok bilenmiş, ama ben çok acıdım hakikaten çocuğa.
Sonra yandaki bir başka bağyan 'maaşallah çok tatlı' deyince sertçe 'hiç de tatlı falan değil, eskiden tatlıydı şimdi hiçbir tatlılığı falan kalmadı' dedikten hemen sonra çocuktan ne kadar bunalmış olduğunu, çocuğun ta gözleri ve kulakları dibinde aktarıverdi. Babası Ankara dışında çalışıyormuş, yalnızmış ve neler çektiğini bir tek kendisi bilirmiş.
Çocuk uzaklaşınca biraz evvel bu konuyla ilgili birşey okudum diyecek oldum. Bu kadar da angutum. Halbuki, sosyopsikoloji içerikli öğretmenvari tavsiyelerin diğer annelerin suratına ukalalık üfürmek gibi algılandığının, son derece de haklı olarak, gayet farkındayım, susmak gerekirdi. Safça bir iyiniyet gösterdiğimi söylemeliyim. Öyle görünmediği için üzgünüm. Gerçi çok da üzgün değilim, içimden geldi. Ben olsam ben de kızardım belki.
Kız suratıma önce 'Pöh' dedi, gözlerinin manasını göremedim, elmacık kemiklerini kaplayan siyah gözlükleri vardı.
Sonra devam etti: 'Evet, E. Köroğlu'nun kitabı di mi' dedi, 'doktorumuz o zaten, ben o kitapları okurken gülüyorum; teorik pratikten o kadar farklı ki' dedi.
Bunları, oraya staja gelmiş, henüz hiç pratik yapmamış bir teknik lise mezunu genç kızımıza söylese farklı bir edayla söyleyemezdi. Hafif çemkirme durumları. Anlaşılan çok dertli. Ve ben de zevzek biriyim. Gözlük camlarının arkasına yansıyan görüntüm de toy bir stajyerden farklı olmamış olsa gerek.
Hmm. Sadece gülümsemiş olabilirim.
Neler yaşadığını sadece o bilir doğru.
Daa.. çocuğun günahı ne ki..
Yanında, tam da anlayabildiği çağda....neyse

2 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

yazık çocuğa ya :( yani kadına da yazık tabii ama...dediğin gibi, çocuğun günahı ne ki...püff... nasıldı peki bugün deniz açısından?

miso dedi ki...

sevgili çoban,

Kadın kesin kendisini terk edilmiş, bu çocuğu da kendisine verilen bir ceza gibi görüyor. çok yazık, çok acıdım. Ama o çocuk ona ileride on ejder gücünde geri dönüp bütün intikamını alır, bunu da göz önünde bulundurmalı diye düşündüm birden.

marruu