17 Ocak 2008

Pnömatik

Şöyle eğlenceli, çerezlik bir yazı yazmak vardı ne zamandır aklımda. Hatta eve gelirken de o yönde bir hevesim vardı. Dakikalar geçtikçe üstüme bir karabulut çöktü. Sıralı nedenleri var, canım sıkıldı.
İş arkadaşının dakika bir, usturuplu bir gammaz olduğunu öğrenmem,
mis gibi mutfağımın davlumbaz borusunda fare sesi duymam,
biraz önce gazete odtülüde akıllara zarar bir hanfendinin yazısını okumuş bulunmam,
grip olmam, köh köh köhmem,
bugünün TGI friday değil de OGIS (oh god it's still) thursday olduğunun farkına varmam
sıralı nedenlerden sıraya koyabildiklerim.

Gerzek bir eğitim aldım. Aklımda kalan tek şey gereksiz, yersiz, uygunsuz bir fıkraydı. Daha acısı herkes anıra anıra gülerken dudaklarım 'imdak kurtarın beni' formunda kıvrılmıştı. Bol bol, mühendislerin 'seçilmişler' olduğunu, sosyal bilim icra etmenin ne kadar kolay olduğunu anlatıp durdu anlatan. Kocaman, aklı çalışan bir adam yahu. Herkes de kafa salladı. Ben de salladım. Ama kafamı değil. Pozitif bilime sıkı sıkıya bağlı olup bazı şeylerin nane kıvamında olduğunu düşünsem de, bu kafa yapısına kafa atasım var.

Sırf rahatsız etmemek için, zamanı olduğunda ilgilensin nasıl olsa acil değil diye düşünerek bir iş arkaşıyla emailleşiyordum. Son mektubumda kusura bakma senin de zamanını alıyorum gibi birşey yazmıştım cevap verme tenezzülünde bile bulunmamıştı. Bugün beni arayıp beni telefonla da arayabilirsin diye izin verdi. Sağolsun.
Bizim bölümün en alt veledi bana istediğim dokümanları yollarken 'bunları çözmeye kafa patlatma çoğu çözüldü' gibi talihsiz bir cümle kurmuş. Ona da 'burda çözmeye uğraşacak birşey yok zaten gayet sarih' diye ağzının payını verdim, bugün sinirliyim. Millet emailde ne kadar yavşarsa yavşasın, benimle telefonda konuşunca siz'lemeye başlıyor. Millet işte.

Saçmasapan fanatik dinciler yüzünden deyimlerimi bile değiştirdim. Allah insanı açlıkla terbiye etmesin"i, üstün pasife çevirme yeteneğimle çevirip söylediğimi, üstelik bunu bilinçli ve düşünerek yapmadığımı farkettiğim anda tepem attı. Şöyle demiş bulundum, açlıkla terbiye olunmasın (mümkünse). Yok ki bu deyim. Ne hale sokuldum. (pasife çevirme yeteneğim burda da gayet açık görünüyor)

Bir avuç, merhaba demekten imtina eden (veya utanan, nasıl birşeyse) insana, sabahları günaydın demeyi öğretebilmek için koridor boyu topuklarımı çınlata çınlata yürüyüp, gözlerinin içine bakıp günaydın demekten bitap düşmüşüm bugün. Bunu da farkettim. Ne vasıtayla olursa olsun merhabaya karşılık vermeyen kılları da hatırlayıp yine sinirlendim. Vasıta canlı olur, sanal olur farketmez.

Dün zaten eskişehir yolunda, üstü gazeteyle örtülü bir cesedin yanından geçip fötr şapkayla sarı çoraplarını gördüğümden beri düğüm düğüm boğazım.
Üstüne bu sabah duramayacağım yolda can çekişen kedi görmez miyim! Hoş, durabilsem ne yapacaktım, bakamıyorum bile, bırak eline alıp veterinere götürmeyi.

Gazım var, alamıyorum. (tamamen allegorik)

14 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

Çok kötü oldum ben yolda gördüklerini okuyunca ya :((

Bi de tahmin ediyim mi gazeteodtülüde hangi yazıya sinir olduunu...milletin kampüste öpüşmesine sinir olan hatun di mi...kendini bilmez şey...hırrrr o yazıya yorum yazmamak için çok zor tuttum kendimi ben...hala da tutuyorum...gerek yok...değmez... di mi? :(

İş yerindeki insanlara ise şaşırmıyorum...şaşırmıyoruz...alıştırdı bizi iş hayatı böyle şeylere di mi ya...ya da alışamadık da ondan mı hala böyle sinir harbi yaşıyoruz kimse iplemezken...onlara da hırrr...

fare mi vaaaarr :)) ayyy severiz di mi :) bıdır bıdır hihihihi (şakaaaaaaa)

muck... ben hala sırıtıyorum biliyor musun? :) Dünden dolayı yani... benim oraya da yazdım yorumlara ama belki görmezsin, burada da söliim...çiçekler mavi olmaya başladı :)muck demiş miydim...o zaman...hımmm...şlööörrpp

miso dedi ki...

Çobanım,
Biir: Gammazı boğ. İkiii: Eve kedi al. (Çok ciddiyim, diğer mücadeleler çok yorucu. Maceralarımı anlatırım istersen. Binlerce var) Üüüüç: Sen çok eğlenmemişsin ama ben okurken güldüm gene de.

marruu

Geveze Kalem dedi ki...

Peh be! Birine de dert etme diyeceğim ama valla ben okurken bu kadar üzülmek, sinirlenmek, sıkılmak, endişelenmek durumunda kaldıysam, sana nasıl dert etme diyeyim?
Kedi bence de iyi çözüm.
(Ben de epeydir 'saçma sapan dinci fanatikler' yüzünden kelimelerime dikkat eder olmuştum. Bu deyimi kullanmam gerekirse, seninkinden kopya çekebilir miyim?:))
Sevgiler...

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Çobanım,

Ruh halin kendiliğinden pis değil ki. Olaylar yumağı onu öyle oldurmuş.

Hem sen topuklarını sertçe çakarak yürüdükçe koridorlarda, insanlar "günaydın"a günaydın, "merhaba"ya merhaba demeyi öğrenebilir, günün birinde. Bu umut olmazsa, niye günaydın diyeceksin ki, onlara?

Derin nefes al, iyi gelir.
:))

Elif Derviş dedi ki...

anaaaa yine mi :)) sen de beni geçtin ha :D

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Evet ya, iki ziyaret üçlemiyor, hoopp görüntü değişiyor.ü
Bak Elektra ne dedi; yazı yazacaksın yazı, şekil yapmayacaksın dedi.
Di mi?
:))

Elif Derviş dedi ki...

:D

Trofolo dedi ki...

bu posta kadar sandalyeden düsmüstüm, dogruldum.

elektra dedi ki...

:))) tamam anladım, bu bana tepki değilmi? yazı da yeni sayfa da yeni, buna ne diyeceksin ha? diyorsun değil mi?:) pesss diyorum ben, o kadar. bir de, bu günaydın almayanlar bir yere girdiğimde beni hiç yıldırmaz, dönüp yüzsüzce ' ne kadar ayıp' derim onlara. bir daha da asla yapamazlar. öğrencilerime de sık yapıyorum. içeri giriyorsun, ' merhabaaaaa' diye cıvıldıyorsun ki, iyi başlasın dersleri kuzuların, aaaa, öküz gibi duruyorlar. merhaba'nın nasıl yanıtlanması gerektiğini bir ilkokul öğrencisine anlatır gibi anlatınca da utanıyorlar, bir daha yapmıyorlar:)

geçmiş olsun geçmiş olsun:)

yaban dedi ki...

inşallah, allah allah, maaşallah, allah göstermesin, allah belanı vermesin, günlük hayatta çok sık kullandığım deyimler, hemen aklıma gelen bir kaç tanesi. Kendimize de sansür uygulamak durumunda bırakıldık ya.. hele de dilimize...
sana iyi ve mutlu günler dilemek istiyorum, bir de muz "pis ruh halleri"ne iyi gelirmiş, onu diyecektim.

kecilerin cobani dedi ki...

deli, evet o gerzo. hic yazma cunku yazilmamis bisii yazamazsin artik, herkes atlamis.
fareyi ben size veriim istersen.
mavi su yiyince tabii. :)
misocum, boğamam yaa, boğa gibi kendisi. Eve kedi alamam, fare var, yazık. :)
geveze kalem, ne demek, direkt kendininmis gibi soyleyip quote falan yapmana bile gerek yok. reca ederim.
ekmekcikizciim, senin ismindeki i ne zaman buyudu yav? sorma, kuafore hergun gidip sekil degistirsem pahali olcak, deniz de kendini ellettirmiyo, en iyisi buraya dadandim.
trofolo, hosgeldin. aman diyim, dikkat ediniz. biraz abartmissiniz, hadi itiraf ediniz. :)
elektlacim, ruhum kırtladı artık (nedemekse) birakiniz yapsinlar, birakiniz cevap vermeden gecsinler demek istiyorum.

evinkedisi dedi ki...

Ülen bu şablon yine mi değişti?!!!

Ve son iki yazıya yorum yazmamışım :(

Bir kere fare sesi durumları çok içimi fena etti bu bir :)

Şablon gerçekten yine sol tarafa konulan sucukları kelimesi ile yaratıcılığın son kıvrımlarına dokundurmuş :)Bu iki.

En son işimden bir öncekinden böyle yolda trafik kazası geçirip kalmış bir kadını gördüğüm zaman evrenden bana mesaj geliyor bu iş bitti diye ayrılmıştım. Vallahi :) Zaten ayrılmak için kıvranıyordum da mesaj bekliyordum :( Hayatım boyunca o acıklı görüntüyü unutmam bu yazdığın bana onu ve taksinin içindeki kendimi hatırlattı :( Bu üç.

Yemek yerken yemeğe giren fular, adamın anlattığı fıkraya anırarak gülen insancıklar, bunun karşısında bükülen kulaklar gözümde canlandırılarak gülündü bu da dört beş ve altı :)))

Allah'da seni güldürsün ve hala aynı şeyi düşünüyorum, Gülse Birsel ne ki?! Ne olur yahu bunları bir yayınevine götür, yalvarıyorum. Ya da dur eğer benim kitabım basılırsa bu adam yalancı dolancı değil ise ben bahsedeceğim ilgilenir mi bilmiyorum ama bunlar kitap haline gelmeli. Brigitte Jones Türkiye şubesi olarak dünyayı sarsmalı diye düşünüyorum kanımca :) Bu da kaç unuttum :)

şule dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
kecilerin cobani dedi ki...

sulecim, temamdir. heman..