12 Nisan 2007

Sosyal hafta=Mutlu Hafta=Haşat hafta

Bu hafta mini mini yeğenim geldi. (halayım ben). Pazartesiden beri. Hayır, pazartesiden beri hala degilim, 1 sene 4 aydir halayim. Pazartesiden beri baaabu'yum. Bana öyle diyor. Bu kadar tombik-çıkık yanaklı, bu kadar sevimli bi yeğen olamaz. Saçları toplu iki tane yukardan, yani kafasında iki tane 'fıskiye' var. Deniz öyle diyor. Hatta hızını alamayıp: 'çoban bunlar şelale mi yoksa fıskiye mi' diye sordu da bir müddet bunun üzerinde mütaala yapıldı. Ada: burda daha bir yaşında bile değil
Deniz'in nasıl davranacağından emin değildim. Çok heyecanlıydı geliyorlar diye. En sevgili arkadaşı anneannesini daha az gördüğü için bile şikayet etmedi aslında. Bir abla edasıyla arz-ı endam eyledi mütemadiyen. (bir de türkçesini yazsam cümlenin iyi olacaktı ya, neyse.)
Ben baktım bizimki süper, gaza gelip Ada'ya ilgi dozunu arttırınca o da biraz tozumu attırdı ama o sıralar uykusuzluk da had safhadaydı hani, dolayısıyla yine de aferin dedim ben Deniz'e. Bütün oyuncaklarını paylaştı ama küçük Ada hiçbirşeyini paylaşmadığı gibi Deniz'in oyuncaklara da sulandı; aldı aldı geri vermedi... (Deniz'in bakış açısıyla....) İyi huylu, hareketli ama sakin ve çok sevimli bi yeğenim var, heyhat, daha küçük. Deniz birlikte gezip tozup koşup oynayacaklarını sandığıyla kaldı, o da biraz hayal kırıklığı yarattı sanırım. 'Ama çoban, ben onunla oyun oynamak istiyolum, o benimle oynamıyol' diye gözyaşı döktü.. Ada Deniz ikinci karşılaşma
Bir çocuğum daha olsa ne büyüklükte bi ayva yemiştim, onun simülasyonunu yapmış oldum. Ve de sadece bir yarım saat kadar sadece ikisiyle ilgilenerek. Ada merdiven alışkanlığı olmayan bi yavru, dolayısıyla göz üzerinde olacak. E Deniz de ben devamlı onun elini tutup kucağıma alınca kendini bir değişik hissediyor, hadi ona da ilgi. Altıma yapayazdım, yok hakikaten sözlük anlamıyla yani.. Ayrılamadım bir an bile yanlarından. Ayva ki ne ayva. Gittiğim yol doğru yoldur, velhasıl. Devam...

Bizim Ada ebeveynin genini alarak tam bir obur olmuş. Sevmediği bir yiyeceği sevdiği bir yiyecekle karıştırınca sevdiğinin hatırına yiyebiliyor. 'Emmek' de çok seviyor, börek de, simit de ama aynı zamanda balık da, köfte de, kabak da ve meyva da. Yiyişine hayran oldum, bazı zamanlarda müdahale gereği olsa da. (tamam güzelim, artık yeme biraz dinlen :-))))Deniz'in de yemekle arası iyidir ama daha seçici. Kokusunu beğenmediği hiçbirşeyi yemez. Acıkmazsa yemez, acıkınca yer. Alttan girip üstten çıkmak da sökmez. Yine de gerekli gördüğümüz herşeyi yer de annesi çatlamaz. Sağolsun. Diyeceğim odur ki, yiyen çocuk annesi olmak bir şans. İştahsız bir çocuğum olsa kafayı sıyırmıştım. Ama iki tarafın da ortak bir derdi var: uyku. Uyku, çok büyük bir zorunluluk olup, sızma raddesine gelinmeden ifa edilecek bir eylem değildir. Hele ki yanyana gelsinler, o onu uyutmaz, o da onu uyutmaz. Ben bebekken yemek yemez, uyurmuşum. Abim ise yer yer uyumazmış.
Ama oyun varken de uyunur mu be kardeşim di mi.

5 yorum:

Elif Derviş dedi ki...

Çok tatlı Adacııkkkk :)) Deniz'le fotoları da çok güzelmiş..bu arada Ada'nın gözler ve gülüş aynı babası yahu :D Öpseydin benim için de kuzucuğu.

kecilerin cobani dedi ki...

Ada'nın yanaklar tam babasının küçüklük yanakları. Bu fotografta çok belli degil ama sarkık ve şişik yanaklar. 'Çoban, Ada'nın yanakları çok şişik' diyor deniz bana. Ama bana da benziyor Ada garip bir şekilde. Ada'nın annesi, yengem olur, sarı kıvırcık saçlı ve mavi gözlü. Alaka yok, di mi.
Deniz bugun en az on kere optu Ada'yı en azından bir iki tanesi senin adına olsun. :-)

miso dedi ki...

merhaba çoban,
Demek simulasyon sonucu vazgeçtin ha? Hissediyordum zaten ne akıllı bir kadın olduğunu. Sevindim çok. Pek çoook:) (yalnız kalmayalım, değil mi?)

marruu

kecilerin cobani dedi ki...

Miso, zaten denize sorduk da kardes ister misin diye, istelim ben onu dövelim diyince vazgectik. :-)

Elif Derviş dedi ki...

Ay hiç güleceğim yoktu :))))))))))) demek dövmek için istiyomuş, allaaaam aşığım ben senin bu kızına :)) Nazar değmesin...