18 Haziran 2007

Sosyal Havuz Problemleri

(Fotograf: Amasya Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği)
Artık yazabilirim. Zor işler bunlar. Bu yazıdan feyz alınacak bir durum yok. Ama anısal olarak durabilir. (su-vöö-niiir)
Denizin anaokulunda 3. haftasına daha bugün başladık. Geçen iki hafta bana iki ay gibi geldi. Deniz'e konuyla ilgili ne hissettiğini sordum:
'Haftasonu givikliyo' dedi.
'Yaa? Hmm, ben bilmiyorum giviklemek ne demek, anlatsana!' dedim kendisine, birşeyler anlattı.
Ben de çıkarım olarak, ona da haftaiçinin uzun geldiğini varsaydım. Herhalde doğrudur.
İlk iki hafta hem ağlarım hem giderim davranışı gösterdi. İçim cızlasa da, eğer kabul edemeyeceği bir hal olsaydı gitmek istemez ve bana anlatırdı diye düşünerek en soğukkanlı tavrımı takınmaya çalıştım. Ağlama demedim hiç, çünkü boşaltıma ihtiyacı vardı. O da bir rasyonalizasyon geliştirmiş: 'Hayıl, ben anaokuluna gidiyolum diye ağlamıyolum, kleş aklıma geliyol o yüzden..' diyip duruyor. Bit kadar şey yediremiyor gururuna. Esasında, ağlıyor da sayılmaz, daha çok sızlanıyor. Ağlamasını biliyorum ben 'bıaaaaaaaaaanaaa' diye bağırdığında aklım yerinden oynar. Fakat öyle değil, daha çok içli köfte gibi.. Kızarmış da değil, haşlamayla yapılan.. Bu laflar üzerine dayanamadım:
'Yavrucuum, anaokulundan da çekiniyor olabilirsin, çok normal, yeni bir ortam ve bir çuval yeni kişi.. Ama oraya eğlenmeye gittiğini ve benim hep gelip seni alacağımı bil. Keyfine bak.'
cümlesini kurmaya çalıştım. Herhalde hatırı sayılır bir miktarda kurdum bu mealde cümleler. Ama kolay değil onun açısından. Nasıl olsun?
İki haftada iş bitti diyebilir miyiz? Hayır, bunun öncesi de var.
2.5 yaşlarında bir kreşe gitti. Bir kere altına kaçırdı ve gururuna çok dokundu. Bir kere de 3 yaşına geldiğinde gitti. Bizim evin aynısı, sadece kreş haline getirildi diye biraz modifikasyon var. Orada iki kere üstüste bronşit geçirdi. Astım ilaçları kullandı ve en sonunda gittiğimiz prof. bize 'Bir müddet kreşe göndermeyin. Hatta 4-5 yaşına kadar gitmesin' dedi. 'Öh' dedim. 'Yapmayın yaaa?'
Bu gittiği yere kreş demiyoruz, orası anaokulu. Görüntüsü de süslenmiş okul gibi zaten. Bu amaçla yapılmış bir yer. O yüzden baştan 1-0 başladık. İlk günkü intibası: 'Bulası büyük olduğu için itiş kakış olmuyol' idi. Devam ettik. İlk hafta laylaylom diye gitti. İkinci hafta sabahları: 'Bugün haftaiçi mi yoksa tatil mi?' diye sorarak uyanıp, eğer haftaiçi ise dudak büzüp içli nağmeler attırmakla geçti. Giderken yanına mutlaka bir adet kağıt mendil aldı. Haftanın sonunda kağıt mendil yerine kağıt havlu almaya başladı. (Bu kriptoyu nasıl çözeceğim bilemiyorum.) Öğretmeni kafasını dağıtmak için ayakkabı değiştirirken: 'Ne güsel ayakkabın var senin' gibi talihsiz bir cümle kurmuş. Cebindeki kağıt mendili hemen çıkarıp bir miktar gözyaşıyla ıslatıp: 'Eveeet, çoban aldııı'. Durumun vehametinden sıyrılmak isteyen öğretmen: 'Bir dakka yaa, elbisenin üstünde kelebek mi var, ne güzel' şeklinde ikinci talihsiz cümlesini kurar kurmaz cebe zaten girmemiş olan kağıt mendil göze ve buruna iyice tutulup: 'Böööö, onu da çoban aldııı böööööööööööö' diye cevap alınca öğretmenleri kıyafet konusunu bir müddet ertelediler.
Alıştı çok. Ben ki ilk tecrübeden ötürü çok korkmuştum, şaşırdım kaldım bu duruma. Aslında ilk günden beri şaşırıp duruyorum. İlk hafta uyum süreciydi ve anne ilk hafta okulda biryerlerde apart bekleyecekti. E üçüncü gün, siz gidin gerek yok deyince pek inanasım gelmedi. Falaka dahil her yolu düşündüm. E olamaz, alışmış olamazz!
Ama artık inanıyorum ki her çocuğun kendi saati var. Bana öyle geliyor. Ama bu saati bilmek çok kolay değil. Sadece kreş için değil, meme bırakırken de, bez bırakırken de, yemek yerken deee...İlk kreş maceramızda Deniz'in hazır olduğunu zannetmiştim. Değilmiş. Çok bilinmeyenli bir denklem bu ve maalesef dene/yanıl metodu dışında da herhangi bir metod sökmüyor. Her ne kadar iç sesini dinlemeye çalışsak da çocuğun, olmuyor..
Bugün yine ağzım yere vurdu. Girer girmez okula iki üç öğretmen üstüste: 'Bugün Deniz bize ne şarkılar söyledi' diyip durdular. Allah allaaaah!. 'Ne sööledi' diye merak edip sordum. Ama her gelen bana bi göz kırpıyo. Hoydabree.. Aile sırlarımız ifşa olmamıştır işallah maşallah...
'İlk önce maskeli balo, sonra birkaç türkü söyledi sonra da birşeyler uydurdu. Biz de çocuk şarkısı söyleyecek zannetmiştik' dediler.
Bilmiyorum nasıl tezahür etti, ama Deniz'in favori üçlü türküsü var, çünkü hepsi 'geliyor ve hatta geldi'. Kader birliği yüzünden diye tahmin ediyorum (bu arada annemin gözünün yağını yiyim) :
'Gemi geliyol gemi de sulalı yala yala'
'Dele geliyol dele, yalelellll yaalelelll kumunu sele selee yallelllliiii'
'Tilen gelill hoş gelilll ley ley lümlümleyy'
Bugün müzik dersinde ilk önce yeni türküden maskeli balo , sonra bu türküleri söylemiş. Sordum:
E bunlardan sonra ne söyledin?' (öğretmenlerin uydurdu dedikleri kısmı merak ediyorum). Sırasıyla Van Halen, Bob Dylan ve Ben Harper söylemiş olduğunu ama kimsenin bi bok anlamadığını, dolayısıyla uyduruk varsaydıklarını çakozladım.
'Nehehe, yavrucuuum, o şarkıların anlaşılması için, biraz liseye gidiyor olmak lazım. ' dedim.
Bu cümleden ne anladı bilmiyorum. Önemli değil, kendim için kurdum artık bu cümleyi de, izin verrrseniz.
Dün benim ipod'u kendi kendine alıp, açıp, kulaklıkları kulağına sokup en az 30 dakika kadar, artık bu süreye ne kadar şarkı sığar ise, o kadar şarkı dinlediğini gözlemledim.
Keşke müzikisyen olsa allaam.. (ya da andy, sana da söylesem olur herhalde, isteklere ekleyebilir miyik?)

Pşşşt, çoban, ı-ıııııh, çoban. Sus bakiim.


2 yorum:

miso dedi ki...

Çobancım,
Hem güldüm, hem içim sızladı. Ne zor işler bunlar yaa. Ne kanırtıcı. Her şey kötü gider, yanarsın, her şey iyi gider hüzünlenir yanarsın, her şey orta karar gider yalpalarsın. Falan filan.

Bir de benim içime ne doğdu biliyor musun? Bu hatun cidden sahne/sanat/müzik filan gibi bir şeylerle ilgilenecek bence. Ya vitrin dört dörtlük zaten, alt yapıyı da çoban veriyor. Van Halen söylemişmiş, töbeee

marruu

Elif Derviş dedi ki...

Kıyamam ben ona yaaa... içim bi hoş oldu şu "cebinden mendili çıkartımış..." kısmında :( Yerim ben onuuuuuu... türkülere de bayıldım, deniz'in söyleme şekliyle bayıldım yani :))