Bi o yerim bi de bu yerim acıyınca oturacak değildim tabii. Çıktım yürümeye.
Havaya da hiç bakmamışım. Serinmiş, iyi geldi. Yürüyorum yürüyorum yerdeki at kestanelerine, taşlara vuruyorum; severim çünkü şut oynamayı onlarla, denizde taş sektirmek gibi.
Bir müddet yürüdüm pat diye durdum, başıma su geldi çünkü, kafamı kaldırdım. Baktım yağmur, anam yağmur yaşasın! Galiba dedi 'çoban kaldırsana kafanı!'
'Kaldırdım, kaldırdım...' bir daha da indirmedim. Yağmur cilde iyi gelir mi bilmem ama ruha gelir.
Uzun zaman şununla:
Bugün de keçimin boynuzunu epoksi yapıştırıcı ile sabitledim. Önce olmadı, pes etmedim bir sonraki denememde oldu. Epoksiyi özellikle silmedim. Siyah siyah durmalı orda, sanki hiçbirşey olmamış gibi değil, birşey olmuş ama düzelmiş....
O da burda:
Artık tamamdır, sırtım da yere gelmez. :)