22 Eylül 2022

Keçi

 Bi o yerim bi de bu yerim acıyınca oturacak değildim tabii. Çıktım yürümeye. 

Havaya da hiç bakmamışım. Serinmiş, iyi geldi. Yürüyorum yürüyorum yerdeki at kestanelerine, taşlara vuruyorum; severim çünkü şut oynamayı onlarla, denizde taş sektirmek gibi. 

Bir müddet yürüdüm pat diye durdum, başıma su geldi çünkü, kafamı kaldırdım. Baktım yağmur, anam yağmur yaşasın! Galiba dedi 'çoban kaldırsana kafanı!' 

'Kaldırdım, kaldırdım...' bir daha da indirmedim. Yağmur cilde iyi gelir mi bilmem ama ruha gelir. 

Uzun zaman şununla: 

rüyalarda buruşmuşum

Bugün de keçimin boynuzunu epoksi yapıştırıcı ile sabitledim. Önce olmadı, pes etmedim bir sonraki denememde oldu. Epoksiyi özellikle silmedim. Siyah siyah durmalı orda, sanki hiçbirşey olmamış gibi değil, birşey olmuş ama düzelmiş....

O da burda: 


Artık tamamdır, sırtım da yere gelmez. :)

10 Eylül 2022

Çok yorgunum, 


Bayağı bayağı bayağı yorgunum. Fizyolojik, psikolojik. Oluyormuş öyle..

İşin garip tarafı, yorgun hissettikçe kendimi, kendimi daha çok yorasım geliyor. Ben değil de bilinçaltım...Ceza mı veriyor, başa çıkmak için koruyor kolluyor mu bilinmez. Ama aralıklarla vücut dayanmıyor, yaş aldım, sızıveriyorum. Gündüz uyuduğum vaki değildi. Değişik şeyler...

Bugün sızmışken, uyku ile uyanıklık arasındaki o alacakaranlıkta, -çünkü derin uyuyamaz ki-, arkada çalan piyanoyu dinleyip dedim 'tamam çoban, bu yaştan sonra caz piyanisti olacak halin yok; sadece ama sadece bu şarkıyı çalacak kadar öğren.' 

Hayatımda ilk önce mandolin, sonra gitar, sonra saksofon, sonra klarinet demiştim, ama yani.. piyano bence dünyadaki en güzel enstrüman. :) 

Fakat hangi parçaya dedim bunu bulamıyorum. Çıldırıciim.. Döndüm baktım Sibelius, Debussy, Albinoni ve Badanti dinlemişim. 

E hepsi güzel. 


Seneye açık hava konserime beklerim. 

1 Ağustos 2022

Tutay

Bi kere gülümsemesi sıcacıktır bi de gözleri içini gösterir. Sinirlendiyse kızdığını anlarsın dikkat edersen, üzgünse teessürünü, yorgunsa bitkinliğini görürsünüz ama ben hiç nefret, hırs, kıskançlık, öfke gördüğümü hatırlamıyorum. Garip bir sabrı vardır. Sanki bütün sorunları halletmeye, halledemese bile yardım etmeye gönderilmiş bir ruh gibi. 

Elleri de yumuşaktır; o kadar işe rağmen derisi ince ve yumuşacıktır. Kolları yazın buz gibidir çeker seni mutlaka bir dokunur serinlersin. Saçları gür ve kalındır. Boyu kısadır kendisi yere yakındır ama vücudunun tenasübü münasiptir 
Sesi asildir, yükselse bile alçalmaz, asla kulağı tırmalamaz; tam tersine o konuştukça siz sakinleşirsiniz. Bağırmış olsa bile, -ki pek hatırlamıyorum- 
Yeryüzünde insan suretinde zaman geçiren bir ruhtur daha çok.. 
Öyledir..

19 Ağustos 2013

elimde kamera

şu teknoloji yüzünden, anı yaşamak yerine elindeki kamerayla anı kaydetmek elzem oldu genele, elbette bize de oluyor. fakat sorun şu ki, o anı o anda o şekilde yaşama sırasında hissettiklerini, asla,  kamerada kaydettikten sonra izlediğinde hissedemiyorsun. başkalarına izletmek ise farklı değil. ki, asıl amaç ileride izle(t)mek..
şey oluyor yahu.. detaylarını hatırlatmış oluyor ne güzel.. fakat nebileyim ..
hissettiklerin/gözlediklerin azalıyor, ay kameraya su kaçtı mı, doğru açıyla alabildim mi, sesler çıktı mı falan derken an kaçıp gitmiyor mu?
iki ucu boklu değnek bu teknoloci dedikleri...

2 Temmuz 2013

Ne kadar enteresan

Bugün onlayyn kitap mağazalarına bakıyorum. Kıza güzel birşeyler alayım, tatildeyiz okusun.
Dikkat ettim ki, uzun, büyük, ciltli kitaplar var sıra sıra pek hoş. Kendime de bir iki (öhmm)..
Sonra bir de çizgi romanlara bakayım dedim.
Neler dolmuş neler, Osmanlı'nın torunları, Mısır Fatihi Selim, Veli Sultan ikinci Bayezid Han falan filan. Hap gibi eğitim. Planlı, bilinçli aktiviteler gibi sanki.
Ya da ne bileyim, bunu nasıl yorumlamalı bilemedim. Hassas mı olduk nedir.

Öte yandan Pecos Bill ve Red Kit'leri görmek de zevkli. :) Hala yaşıyorlaaar.



Ne hoş